Aralık 25, 2011

hikâyeniz



artık serbestiz.
benim hikâyemde başka kahraman kalmadı.
bundan sonra olacaklar,
hep sizin hikâyeniz.
ben ise, sizin hikâyenizin bir kahramanıyımdır ancak.
bundan sonra söylenecekler,
hep sizin bahaneniz.
serbestiz.

not:

sessizce acı çekmek ne ise ben onu yaşıyorum şu an.
aa, ses verdim. ve bozdum.
ne değişir ki.
ne anlar.
kendimi suçlamak için yer ararım.
bana bir yer ver.
bir küçük koltuğa bile kıvrılırım.


***


bazı inadın sonunda olmayacağını bilirim.
bir keresindeyse, inat yapacak yüreğim kalmadı. dinlenmeye gittim.
ben çok basittim; oysa karışıktı dünya.
bisikletimin freni yoktu hem. bir keresindeyse taktırınca,
fren beni asfalta vurdu yine.
asfaltın acısını ne severim.
sızlar deri, kanlı.
avuç içindeki soyulmaları ne severim.
hem o nasıl sevdirir bana canımı.


***


saat de bilmem kaç.
yazmaya korkuyorum, bunu anlayamaz akıl.
defterim burasıyken hazır,
hepiniz aslında o'sunuz!
ve ben yasaklı kelimelerimle cümleler kurmaya çalışıyorum,
yasaklı kelimelerimi kullanmadan..
kurallara uyarım hem ben.
emrinize de amadeyim.
iyi geceler.

Aralık 24, 2011

"ben bu anı daha önce de yaşamıştım!"

deja vu yaşıyorum ara ara. evet, en yorgun olduğum anlarda... ışık çarpıyor önce. önce aydınlanıyor ekranım. peki ya sonrası, diyorum kendime. ne olmuştu, ya sonra? kimi kez anımsayamıyorum ardından geleni. bu kez hissediyorum yalnızca. sırada güzel şeyler var. ben yaşamıştım bu anı defalarca. ya sonra; güzel şeyler olmalı, evet. 
bir koca avludan gün ışıyor bir kez. bir kez, bir sarı dolmuşun iç lambası yanıyor. bekliyorum; o da var mı, ya sonra? 
bir şamdanın ucundaki mumu yakıyor bir güzel kol. kol; erkek ve güzel. gölgesi, bir ülke haritası duvarda. kol; buğday tenli, güçlü. gücünün azını kullanarak şamdanı tutuyor. gölgesinde balıklar gizleniyorlar. balıklar, bir şeyler söylüyorlar akvaryumda az evvel. sonra, bir şeyler söylediklerini anımsıyorlar karşı duvara varınca. 
ışığın kenarından ilerliyorum. ışığa daldıkça zihnim, bir siyah ve beyaz kesiyor dünyam. hemen bir söz vermem gerekiyor sana. deja vu yaşıyorum. evet, yorgunum zira. sonra aydınlanıyor ekranım. izliyorum gözümden gördüğümü sonra. ne olabilir peki şimdi? o ki eminim yaşadığım bu andan onca; nasıl devam edebilir?
kimi kez pili yerinden sökülmüş bir saat gibi duruyor, kimi kez yelkovan takılıyor bi rakama. pili hiç bitmeyen bir başka saatin rakamlarını söküyor bir kol ve bir mum ışığı çarpıyor. daha önce yaşamıştım bir zaman, biliyorum. bu kez yalvarıyorum; acaba, o da var mı devamında?
kağıtlar dizili. bakıyorum, bir uzun yol adımlayıp. bir kez gök gürlüyor tepemde ve hava soğuk. uyumak istiyorum sonra. bir ninniyi dans ederek söylüyorlar balıklar bana. bir güzel kol sarıyor beni. kol; çok yazan'ın uzun parmaklarını taşıyor. kol bir şamdan üzerinde mumu yakıyor tüm gece. deja vu yaşıyorum; eriyor mum, parmaklarımın üzerine.
güzel şeyler var, biliyorum. mum, rengi kızıla doyasıya yanıyor. hemen kola dayayıp başımı, bu kez seni bekliyorum, en yorgun olduğum anda-



Aralık 20, 2011

isim


aklımdan bir isim geçiyor,
aynı gün hepimiz ağlıyoruz.
o ismi veriyoruz,
doğacak kıza.
destina


bir de oğul var;
destina.

Aralık 17, 2011

yalnız

yargılarım herkes'i. kızmasın herkes, yargılayamam ahu lisan ile. hayat kimse'ye kendini öğretir bir tek. kendi kendimi her insanda tanırken, yargılarım herkes'i. kızmasın herkes. hem, iyi ya da kötü başlıklarının altına alınamayacak kadar düzensizken nesli, kızma hakkını almamışız kayda.
yargılarım kendimi, herkes'i yargılarken. herkes bin iyi ve bin kötü yaratır. her insanda - yolun diğer ucundan görünmez sokağa giren ya da kollarını boynuna sarıp kulağına şakırdayan - merhamet ve hıyanet, ödül ve ceza kendi yargısının öyküsü olur. adaletin ilâhisi benim yargılarımın dünyasında, kaygılarımın nesnesinde barınmaz. kazara olan ile kasti olan herkes'in zamanında, görenin ve körün diliyken; bunu hakedecek ne yaptım, diye soru mu kalır?
böyle düşünenler bir zaman sonra birbirlerini bulurlar. konuşurlar aynı şeyleri defalarca. böyle düşünenler yorgunudur. bebe iken bir hak masalı, adam'da fikri yaratmak. herkes'siz doğa'nın kanunu yok. herkes üretenidir sevi ile nefretin. sevene sevdalar bahşedilmez, edeni lanetler bulmaz. herkes'siz doğa'nın adaleleti yok, herkes yargılanmadan adalet yazılmaz.
eden bulur, yol bitmez. eden bulmaz, sorulur; görür mü yoksa kör mü?
kör ise affedilebilir ya ihtimal. iyi'dir belki. görür de eder ise, zalim, kötü. iyi içten gelir. kötü olmak için yüreği kapalı bellemeli. böyle söylenir çokça.
bilemem, bu nice doğrudur. kötü, yürekten gelmedikçe nasıl kötü olur; iyi'ye nasıl tümden iyi denir, düşünmeden yapılan eylemi tam saramadıkça...
yüreğin kanı akıttığı yerde olamadıkça, her edilen özde değil, kabuktadır. alışkanlıkmışcasına iyilikler, mutluluklar, kötülükler, ağlamaklar sıralanır. bana verilen aşk başımın tacı, atılan taş ekmeğim; gözümden gönlümden geçemeyen yara, yalan.
derdim değil ya bu. umursamazlık, ayrı yola düşme, ayrı telden çalma, yere bir renk kap düşer de parçalanarak yayılır. yargılarım herkes'i, o zaman içimden geçer an an; ben iyi miyim?
çokça ağlar içim kötülüğüme oysa. farkındalığın sesi, bu türden bir yalnızlık yaşayacaksın artık, diye fısıldar. 
"spihoniçki'nin gelmesi ile şükran ve kahır duyguları zorunlu olarak dışarı atılır; insan ne kendisinde, ne başkalarında, ne de doğada kendi başına bir iyilik ve kötülük bulunmadığı fikrine yavaş yavaş alışmaya başlar."

Aralık 14, 2011

"odamın penceresinden"

odam deniz'e bakar. bir zaman ada'yı görür.
derken ben büyürkende bol yuva, yer dolar, gök dolar. odam kaybolur; düş umar.
ne yerde arar; ne gökte...
yere bakar; biz bir görünür bir kaybolur.
göğe bakar; yıldız çok, yıldız yok. 
yer dirilik midir? sorgusuz dirilik, sordukça kaybolur. kimi görünende kayıptır keza. kimi kayıplarda koca bir gözdür. gözler bir araya gelir; delerse deşerse gözleri, ölür. ölen dirlik bulur, düş umar. sonra dillenir; bir görünür bir kaybolur.
gökyıldız dediğin nedir? köşeli umut. bir kısmı kare umut, bir kısmı kuru.. kareler ne varsa içine alır. kareler zalim; bir araya gelir. kareler dizildikçe karalar dağılır. 
beklenen beklenmezkende, kimseler küçülür. yorulur kimseler küçülürken; işleri zor ve yollar dar içeride. ne varsa içeride, kareler dizildikçe karalara gömülür. 
ölmek kara mıdır, kare midir dirlik?
gözler arar ya,
ne yerde arar; ne gökte bulur.

Aralık 10, 2011

1- öncesi ile ortası arasında

bir öncesi var; bir sonrası. bir de tam ortası.
öncesi'nde miyim, ortası'nda mı.. bilemiyorum; tam o ikisinin arasında mı.
eh, aşık oluyorum.
- her öyküyü tekrar okumaktan ilerleyemiyorum. 
oh, ilerleyememek ne müthiş kusur!
aşk'ı karasu'da yaşamak ne müthiş an.
öykünesim var.
- bence aşık'ın hakkıdır öykünmek.
hem daha sonrası var.
ah, ne müthiş duygu; daha sonrası'na çok var..

- bir yengeç kıskacı'nda, bir hayvan'da ve bir adam'da.

Aralık 09, 2011

"ağlamıyorum; boğazıma bir şey kaçtı.."

düğüm. çok düğüm.
tam çocukken. en çocukken, ateşlenince, bilincimi yarıp kapalı gözlerimin açıldığı dünyaya geçen acele.
acele; kocaman, sakince bir düğüm.
açınca düğümü uykuya dalardım.
açılmıyor artık. ağlanmıyor. konuşulmuyor. işin garibi, hepsi birinden farklı havaların öyküleri..
ve hatta yutkunmuyor.
- serbest bırakın beni. 
- sen bıraksana!
ve çocukken neyim varsa terketti. ben de terkettim. neyim varsa..
artık çocuk değiliz'kende ise; düğüm oldum.
kimseler olmaya lüzum yok!
yalnız; kulağım, düğümü çözerken hissettiğim sesi aradı, tenindeki sürtünmeden.
bir başka hak sahibi; kendinden başka kimseyi duymadı. küskün ve çıkarcı.
düğüm vardı; çözdüm.
şimdi ağlanmıyor. ama nasıl düğüm.. nasıl..

sığ mıyım ben; yoksa sen miyim? işte, senin için başka seçenek yoktur..

Aralık 08, 2011

geç mi kaldım. oysa hâlâ hazır değilim.

geç mi kaldım. sormuyorum bunu. cevabı olmaması gereken sorulardan ya da bu.
spihoniçki; nerde arayacağımı bilmezken, sırf yazabilmek için uğraşırken buldum. "beni anlatıyor."
merhaba, ben bir korkağım. düşünmeye başlayınca korkmaya başlarım.
başlamak hep zor. her an aklıma nesillerce kafa patlatılası - patlatılmış - birbirinden farklı anlar geliyor.
her an, başlayamıyorum. başlama korkum var.
anılar; karşılık verince anneme çenemden kavrayıp yanaklarımı, dudaklarımı büzerdi. karşılık'ım ya korkuyla unutulur ya da ses vermeye başlayan hâli anlaşılamadan biterdi.
-bu arada ben şapkalı harfleri severim. uzak mesafe teşekkürleri-
devamı gelir mi. hem burası yeri mi.
"spihoniçki ile insan, gelecekte kendisini bekleyen hiçbir şeyin bulunmadığını, henüz oluşmamış bir vakti kuracak öznenin de kendisi olduğunu, nasıl bir gelecek hayal ediyorsa geçmişi de öyle hatırladığını bilir."
yazmak çizmek yazmak çizmek yazmak çizmek yazmak çizmek yazmak çizmek yazmak...
ya konuşmak.
bir süredir ilham kendini tekrar eden harf dizilerinden yana.
o nedenle cevabı olmaması gereken sorulardan bu da;
geç mi kaldım..
oysa hâlâ hazır değilim.