tag:blogger.com,1999:blog-27887519604320518372024-02-19T13:26:07.722+03:00kızınadıezgiezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.comBlogger46125tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-78908451549451408032018-11-04T19:17:00.001+03:002018-11-04T19:17:57.622+03:00paylaşılan ve dönüşen hayatlar üzerine<div style="text-align: justify;">
kaliteli bir hayat enerjimizin ne kadarını, nasıl, kimlerle ve nerede kullanacağımıza hakim olmakla ilgili. bu enerjileri paylaşma biçimlerimiz ise bireysel ve kolektif yaşamlarımızda insana dair güzel olan şeylerin artmasına veya azalmasına sebep olmakta. </div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ekmeğimizi, bilgimizi, öfkemizi, playlistimizi herkesle paylaşabiliriz. bu türden paylaşımların yaratacağı kayıplar, aslında hayırlı birer kazanç olarak yayılır.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ancak bazı şeyler paylaşıma kapalı oldukça özünü koruyabiliyor. örneğin bir aşk ilişkisini paylaşmak, sevgiliye verilecek tam enerjiyi, hele de sosyal medya kanalları ile daha da hızlı olmak üzere, dışarıya yayıyor. böylelikle tam bir odaklanma gerektiren aşk, gücünü ve etkisini azaltıyor. azalan aşkın yerini kişilerin imaj çalışmasına dönüşmüş ilişkiler alıyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
aynı durum odaklanma, tutku, hayal gücü, maneviyat ve sadakat isteyen sanat ve ibadet gibi konular için de geçerli.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
bu özel kalması gereken yaşam alanlarını paylaşıma açmış bir kimse içinse enerji yönetimi oldukça kontrolsüz oluyor.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
***</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
ne olduysa odamı mor tonlarında boyadıktan sonra oldu...</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
en sevdiğim renk hâlâ sarı; ancak mordan sonra özel alanlarıma enerjimi daha doğru vermeye başladım. mor rengin derinlik kazanma ve gizeme dair bir algı oluşturduğu da sanırım doğru. bu güzelliklerle ve huzurla dolu bir süreç anlamına gelmiyor. bu, kaliteli bir hayatı yaşamak üzere karşılaşılmış bir rastlantı. çünkü yaşadığımız derin dönüşümlerin, enerji kullanma yeterliliğimiz üzerinde bir etkisi var. bu mor, o sarı, bu üzüntüler, arayış ve bekleyiş, körlük ve yeniden aydınlanma, dua, teslim, bu aşk ve yola koyulma; hepsi kadersel bir rastlantı.</div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-92097243220757544622017-07-08T20:07:00.002+03:002017-07-08T20:07:39.601+03:00muhtemel gerekliliksevgiden daha yücesi <div>
güvenmek<div>
<br /></div>
<div>
güvenimiz kırılınca </div>
<div>
ki</div>
<div>
bazen kırılması gereklidir</div>
<div>
<br /></div>
</div>
<div>
güvenme arzusuyla</div>
<div>
sevdik</div>
<div>
<br /></div>
<div>
güvenimiz azalınca</div>
<div>
ki</div>
<div>
azalması muhtemeldir</div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-46689401428468392522017-05-28T13:01:00.000+03:002017-07-02T15:58:34.339+03:00bilmediğim yol | bildiğim arzugeri dönüyorum.<br />
çünkü içi kemirenler...<br />
<br />
bir türlü aydınlanamayan, aydınlandığında tanımlanamayan yolun neresindeyim?<br />
geri dönüyorum.<br />
çünkü huzur çoktan terk etti. çünkü geri dönmem için ateşe düşmem gerekti.<br />
<br />
bir türlü açıklanamayan, açıklandığında karşılanamayan arzunun neresindeyim?ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-75014961550934366222014-02-18T00:44:00.004+02:002014-02-18T00:44:56.325+02:00artıkistemiyorum. hem de hiç.ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-31419844935697701802013-07-25T00:02:00.001+03:002013-07-25T00:02:35.679+03:00meraktanbazınız çok farklısınız.<br />nar gibi açıp bakmak istiyorum aklınızın tanelerine<br />
sizin de beyniniz paralel evrenler havzası mı<br />sizin nedir delirmenizi son anda engelleyen mekanizmanız<br />tanelerin tadı aynı mıdır her narda<br />rengi farklı mıdır<br />nar kırmızısı var<br /> nar kızılcası var<br />turuncu<br />
<br />bazınız çok haklısınız<br />yar gibi öpüp sarmak istiyorum aklınızın şerefineezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-54825828745807816822013-07-16T19:25:00.001+03:002013-07-16T19:25:25.149+03:00olmasın mı şiirhiç de sevmiyorum eskisi gibi<br />
bir şiir yazsam nefret edeceğim<br />
kendimden.<br />
omuzlarım boynuma daha yakın şimdi<br />
<br />
yazın devamı olmayacak<br />
herkes kötü biliyorum<br />
görmüyorum eskisi gibi<br />
seni.ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-44545727257812857542013-05-14T01:25:00.001+03:002013-05-14T01:25:26.901+03:00onca işin arasından...<div style="text-align: justify;">
insan 24 yaşına yaklaşırken sadece intikam hayalleri kuruyor. üzülmekten yorulmuş, üzmeyi öğreniyor. üzmeyi öğrenmiş, üzüyor. insan 14 yaşındaki salak saçması mutluluk hayallerini yaşatamadığından üzülmüyor bunca. günlük umutları, aylık, belki zamansız, sönünce bir duruyor. sonra sürekli intikam hayalleri kuruyor. 24 yaşında geçeceği kesin. güzel şeyler olacağı da kesin. oluyor.</div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-65622484518322272792013-04-24T00:35:00.001+03:002013-04-24T00:35:11.173+03:00patromantizm yerini ifadesizliğe bırakıyor.<br />
<br />
devam edebilmek için iletişim kurduğum herkesten yama yapıyorum. herkese benzemeye çalışıyorum.<br />
en azından bahtsız bir romantiğim.<br />
korktuğum da bir şey var,<br />
dönüşmem gereken şey.<br />
<br />
'çok' varsa insanın hayatında, 'çok' hep vardır.<br />
çok üzüldüğüm için çok seviniyorum<br />
ama bunların arasında yaşayıp da sıkılanlardan bir farkı yok sıkılmalarımın<br />
<br />
nasıl oldu bilmiyorum<br />
nasıl oldu?<br />
dinlemekten yoruldum, yarısını dinlediğim söylenemez.<br />
bir de hiç güvenmiyorum<br />
geçmişten gelen nezaketen bir güvenme var da<br />
nezaketen.<br />
<br />
ben bu dünyaya bir çocuk<br />
getirdim<br />
kendi sevgime muhtacım<br />
siz kendinizi sevdiğinizi mi sanıyorsunuz?<br />
o zaman gülsenize hep.<br />
<br />
düz kafalarınızı benden uzak tutun.<br />
düz kafalarınıza benzemek zorunda kalacağım<br />
çok düz kafalsınız<br />
hiç de güvenmem aslında düz kafalarınıza<br />
o çocuklarla anlaşamadı da çocuğum.<br />
romantizim yerini değiştiriyor.ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-82530536548114149912013-02-25T12:25:00.001+02:002013-02-25T12:25:17.657+02:00hiç de bile<div style="text-align: left;">
ayh. hiç de bile, çok mutluyum!</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/DRtW1MAZ32M?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-19577755097510360772013-02-20T01:21:00.003+02:002013-02-20T01:33:27.966+02:00arabeskhayatımın en götten dönemi. tamam "en" demeyelim; ama "götten"den vazgeçemeyeceğim. hakkını vermek isterim böylesi bir durumun. şimdi; ben ne ara bu kadar boş bir insan oldum. boş mu desem, sarhoş mu..<br />
daha çok uzay boşluğunda gibi. ne istediysem yönelemedim. ben seçemiyorum sanki; seçiliyorum. işte bu hayatımın en götten yanı. bana destek olan, bir benim şikayet mektuplarım var. şikayet hikayelerim. bir dolu sıkıntılar.<br />
herhalde sevmiyor ailem beni ya da tanımıyor, diyorum. adım atmamı engellemek niyedir, diyorum. yol arıyorum; başka önermeler getiriyorum şu hâlimle ilgili. suç bende sever gibiyim, gel beni al da rahat edeyim, diyorum. anlatıyorum, fısıldıyorum, bağırıyorum. vazgeçiyorum.<br />
<br />
<div style="text-align: center;">
***</div>
<br />
insan yalan söylemeyi öğrenir mi? öğrenmezsem olmayacak, diyorum.<br />
<span style="color: #666666;">- çünkü ailenin seni anlamadıkları yaşı sen daha doğmadan önceymiş... </span><br />
ohoo..<br />
kim olduğu hiç farketmez; insanlara karşı dürüst, güvenilir oldukça, hele de merhametli<br />
gösteriye başlarlar, sahne önünde bin tür güç gösterisi.<br />
<div style="text-align: justify;">
koca filleri, aslanları, zehirli yılanları, ateş toplarını başınızın üzerinde taşıtırlar.</div>
<span style="color: #666666;">- egolarınızı şişirmeye geldim, hey!</span><br />
son bilem kaç senedir, çocuksu unutkanlığımı kaybettikçe yaşadığım;<br />
kalbimi açtığım insanların nankörlüğü, ihaneti, saygısızlığı, kırıcılığı, kıskançlığı<br />
kötü olan bir şeyleri neşemi söndürmek için uğraştı<br />
ama beni böyle büyüttüler, ben yalan söyleyemem.<br />
ben hiçbirinizi kırmak da istemem.<br />
rızanız yoksa yaşamak istemem.<br />
çünkü ben siz gülerken, siz içerken, siz sevişirken, siz osururken<br />
siz sizden zalimler için ağlarken<br />
ağlarım.<br />
<br />
<br />
<br />
edit gelsin: sevgülüyü tenzih ederim.<br />
<br />ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-73705239088789543042013-01-05T17:20:00.000+02:002013-01-05T17:21:04.716+02:00"odanın penceresinden"<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ97GZGX7-L9d81FnmPUp0TlnsSxIVQxwFd0MdYvs5sfCdbFcwUKdFiomVWbwqqckQdhlNG2NBMgVrMK6xVZTYocpeS0DLhh8UFkFgEk6udsEnXTmexm-4wrfZvLkncnTksOohBHwQ6AY/s1600/20130105_165720.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhQ97GZGX7-L9d81FnmPUp0TlnsSxIVQxwFd0MdYvs5sfCdbFcwUKdFiomVWbwqqckQdhlNG2NBMgVrMK6xVZTYocpeS0DLhh8UFkFgEk6udsEnXTmexm-4wrfZvLkncnTksOohBHwQ6AY/s400/20130105_165720.jpg" width="400" /></a><br />
<br />
ben mutsuzsam, o da mutsuz.<br />
oysa mutluluk ne nefret edilesi durum.<br />
ulan her şey onun yüzünden. varlığı hiç düşmemeliydi us'a*<br />
karanlıkta kaldık, aydınlatsa bizi<br />
bizden olmayanlar!<br />
odanın penceresinden.<br />
benim gibi<br />
ama değil.<br />
bu nedir?<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
* bilge demiş "us" diye, iyi ki.ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-50461359809809988452012-12-27T00:45:00.003+02:002012-12-27T00:45:58.460+02:00uzakinsan, kibirinden kendini görmüyor. kendi, insan'a değer vermekten uzak bir düşüş'ün zirvesinde. çok uzağında kalıyor affetmek'in. affetmek, kendinden başlıyor; çok uzağındaki kendinden.<div>
<br /><i>her sözden haberdar,<br />kendinden başka.</i></div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-68568454574126415642012-11-25T17:51:00.000+02:002012-11-25T17:51:17.962+02:00lay lay lay<div style="text-align: justify;">
yok akıl. yok hayal. yokum.</div>
<div style="text-align: justify;">
<br /></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="color: #666666;">"kimi kime anlatıyortum. patlamış bir balonum sanki."</span></div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-66800987228690983682012-09-09T22:31:00.001+03:002012-09-09T22:33:34.146+03:00drama<div style="text-align: justify;">meleklerin kanatlarını göremediği için benden daha akıllı olanlara sevgim, eşyalarımı sevmemden farksız kaldı. karşılıksız, unutulmaz, geçici.</div><br />
<div style="text-align: justify;">ya da sadece farklıyız. farklı olmak tarif edilemez. yeni'den başka; alıştığım her şeyden daha güzel. al içinde yeşil, unutulmaz, geçici.</div><br />
<div style="text-align: justify;">o yüzden diyemeyiz; kanatsız da sevenin mi, kanadı görmeyenin mi sevgisi âlâ.<br />
<br />
</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-28879637612983056752012-08-25T15:42:00.000+03:002012-09-21T13:12:05.495+03:00tutarsızlar<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">öldükten sonra, gömülene kadar yaşamaya devam etti. o kadar devam etti ki, neredeyse unuttu herkes öldüğünü. güzel meşgaleler edindi, meşgale oldu.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">oysa konuşmadan geçen birer saatler, koşuşturmacalarla geçen günlere yeğdi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">gerçekleştirilen beklentiler, bırakın karşısındakini, kendine bile zorla itiraf ettiği hayallerinin yerini tutmadı.</span></div>
<div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">yolunu değil, kafasını değiştiren insanların yerine kimseyi koyamadı.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">umudu bittikten sonra olanları değil, umutlarını özledi.</span></div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">iki satır daha vardı, sildi.</span></div>
</div>
<div style="text-align: justify;">
<span style="font-family: Courier New, Courier, monospace;">iki satır daha yazdı.</span></div>
<div>
<br />
<br /></div>
ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-26703327105448248242012-08-14T06:22:00.001+03:002012-08-14T06:23:10.121+03:00aydınlanıyor yüzün beyaz<p>sabahın altısı serinliği</p>
<p>bir yaz sabahı altısında, kapısı açık balkondan sızan ışıkla gelen kuş sesleri, yüzünün karanlıkta kalan parçasına karışır.</p>
<p>vakti gelir, suretlerimiz birbirine bakar-uyur.</p>
<p>geleceğin anısını anmak sabahın ilk ışığında</p>
<p>şimdi, dün için ağlamak yerine önümüzdeki kış için beklenir.</p>
<p>sevmek nedir; bu soru aldı beni götürdü, satamadı getirdi...</p>
<p>sevmek serin ve uzak, sabahın ilk ışığında sevmek</p>
<p>bilinmezin derinliği</p>
<p>bir yaz sabahında -aydınlanıyor yüzün beyaz- seni sevmek'e karışır.</p>
<div style='clear: both; text-align: center; font-size: xx-small;'>Published with Blogger-droid v2.0.6</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-84285989758345344702012-08-10T19:07:00.002+03:002012-08-10T19:11:24.596+03:00sözde<div style="text-align: justify;">konuşabildiklerimi yazamama durumu içerisindeyim. herkesle değil, kendimle konuştuklarımı... çünkü dil, gramer, biçem adı neyse, tüm bu estetik ve iletişsel kaygılar, anlatmak istediğim konunun bir parçasını yiyip bitirmekte.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">kendimle değil, annemle konuşuyormuşum gibi görünüyorum. evde beni sabırla dinleyebilen tek kişi odur görünürde. fakat uzun yıllardır kendimle konuştuğumu biliyorum. sessizliğe boğulduğum saatlerde neden kaçtığımı da anlıyorum; çünkü düşünmeye başlıyorum -çok tehlikeli, pek çok tehlikeli-. bilgisayar, arkadaşlar, okul, yollar... beni sadece düşünmekten alıkoyuyorlar. sonra üretime geçmek niyetinde olduğumda, neden bir şey <b>düşünemiyorum</b>, neden <b>eyleme geçemiyorum</b>, işte en derinliklerime inip <b>sorunu</b>n temelini bile <b>buldum</b>, fakat <b>çözüme</b> neden <b>ulaşamıyorum </b>diye baş ağrıları yaratıyorum kendi kendime. çözümüm için sessizliğe ihityacım olabilir.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">yazıya dökemiyorum; ruhumun kendi kendine -görünürde beni tek dinleyen kimse olan anneme- defalarca kez ilkmişcesine keşfettiği gerçekliklerini dile getirişini. <i>herkes birbirinin emrine amade, her üs sadece elindeki silahı altındakine doğrultabilmekte. birbirini korkutan, öfkelendiren, sindiren halkalardan demir oluyoruz. demiri suya atıyorlar, bir şeye "yarıyoruz".</i></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">başka birisi dinlemeye geldiğinde -ya da şans eseri duyduğunda- sözlerimi, korkum hemen sahneye çıkıyor. rolü büyük. bir korkağı, bir sümsüğü, bir hiçkimseyi oynamak konusundan benden daha iyi oyuncu bulamazsınız. kendime olan öfkem, hayakırıklığım beni sarsıp duruyor; öylesine çok sarsılıyorum ki, net hiçbir şey göremiyorum. hayatımda net olan bir şey yok diyorum; "<i>sağlıklısın, ailen yanında, çok iyi bir okulda eğitimine devam ediyorsun, seni seven insanlar var</i>"<i>,</i> diye cevap veriyorsunuz. zaten bize de buna itaat etmek öğretilmedi mi? bu sayılanlara itaat edip, onların üstünlüğüne kanaat getirmek. ve böylece (sözde) "<i>mutlu</i>" olmak.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">her düşünmemde, her bunalışımda, karşımdaki zayıf bir insan kendini kaybettiğini farkettiği için ufacık bir an, ağlıyor. oysa konuşurken, üzerek bilinçlendirme gibi bir niyetim yok. belki de insanları inandıkları, itaat etmeye mahkum edildikleri mutluluklarında bırakmak gerekiyor bir noktadan sonra; hele de yaşça büyük kimselerse. tıpkı çocukların henüz linç edilmemiş, işkencelerden geçip sürgünlere yollanmamış, ırzına geçilip öldürlmemiş kendi kaçış (burada bahsettiğim, yeni bir <b>"itaat etme-mutlulaştırılma"</b> sistemine geçiş evresinin; "<i>alışmak</i>" fiiilinin acısından kaçıştır), varoluş (en azından kendi hayalgücü sisteminde) umutları gibi; yaşlıların da sonradan alışageldiği -bir zamanın zorlu yenisi olan- itaatları, mutlulukları, huzurları aynı denli korunmaya, sakınılmaya aç.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">böyle bakınca, hayat iki evreden oluşuyor gibi; topluma karışmadan önce (bir bütünün parçası olmadan önce) ve karıştıktan sonra evreleri. tamam, ben size uç kuruşluk bilgimle toplumbilimi yapacak değilim; bir bütüne parça olabilmenin -hele de farkındalıklarla dolu bir çaresizken- sancılarından bir seçmece yapıyorum. seçmece yapıyorum diyorum ya, bu sancı, konuya girmemi bile engelliyor. dahası dediğim gibi, kendime haykırdıklarımı yazamıyorum. üzerinde bir dolanıp, iki türkçemizi kullanıp sakinlemeye bakıyorum.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">sessizliğin içinde düşüncelerim birbirini izlerken, birbirini çürütmye, birbirine saldırmaya, birbirini pohpohlamya koyulurken, kendime konuştuklarım belki sandığımdan çok daha azdı diyorum bir an. yazdıklarım ondan da az... okuyacaklarınız bundan da az... en iyisi, bu yazımı okumayın. eğer yazımı yayınlamazsam hiç düşünmemiş sayacağım kendimi, ama siz bu yazıyı okumayın, indandığınız aşkına. emin olun, siz yazımı okumayın diye bu uyarımı yazımın sonunda yaptım. zira, evvelden belirtseydim çok daha fazla okuyacaktınız.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-88914532470667821322012-08-03T14:48:00.000+03:002012-08-03T14:48:45.143+03:00<div style="text-align: center;"><span style="font-family: Courier New, Courier, monospace; font-size: x-large;">ben korkak.</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br />
</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br />
</span></div><div style="text-align: center;"><span style="font-family: Trebuchet MS, sans-serif;"><br />
</span></div><div><br />
</div>hakkında ne düşündüğümü bitince mi söyleyeceğim?<div>şimdi düşünmek yok, yaşamak var.</div><div>- düşünmeden yaşamak yok.</div><div>tadını tutturdum, tarifini bitince mi yazacağım?</div><div>şimdi düşünmekten kaçınabildiğim bir yaşamak var.</div><div><i><span style="color: #666666;">insan yerine konulduk</span></i></div><div>ya bunla tatmin olmasını bileceksin, ya da aynı cehenneme döneceksin bebek!</div><div><br />
</div><div>nereye varacağını göremeyeceğim. </div><div>çünkü bu zaten sizin hikâyeniz.</div><div><br />
</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-47016315725201166792012-07-22T16:38:00.000+03:002012-07-22T16:38:43.419+03:00kıskanmaköyle kıskanıyorum ki<div>kendi ömrümden bir günü</div><div>belki de iki</div><div>zorlasam üç olur o ya</div><div>ben hiç öyle mutlu olamadım.</div><div>ah, içini bilmek isterdim</div><div>içinde yazar; o da öyle kıskanır mı</div><div>şimdi denemelerim yok değil.</div><div>yok, değil...</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-55792811727376711082012-07-12T17:28:00.006+03:002012-07-12T18:07:22.983+03:00hakkımda hiçbir şey bilmiyorum<div style="text-align: justify;">23 yıldan sonra şans gelecekmiş. rivayetini öptüğümün, aslında tek ihtiyacım olan kaşlarımı yukarı kaldırmamayı öğrenmek (3 numaralı bakışımı kastediyorum). </div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"></div><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCV3CAGJBVDP3tGOP5JvGJurywCWr6J_Rth8X7TBx625Sm6mYTu_LPdKQ1oZXE4DWq3HdmMAdVmTYowfpj4Vhg1bxrsq3ycaBYL4d37jplzPeahoNq9J2uzZDoW-5IMjN2srNb_2Gzi8M/s1600/klimt-gustav-su-yilanlari-ii-c-1907-detay-water-serpents-ii-c-1907-detail.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCV3CAGJBVDP3tGOP5JvGJurywCWr6J_Rth8X7TBx625Sm6mYTu_LPdKQ1oZXE4DWq3HdmMAdVmTYowfpj4Vhg1bxrsq3ycaBYL4d37jplzPeahoNq9J2uzZDoW-5IMjN2srNb_2Gzi8M/s320/klimt-gustav-su-yilanlari-ii-c-1907-detay-water-serpents-ii-c-1907-detail.jpg" width="320" /></a>bu sabah kahvaltısındaki psikolojik çıkarımım; anneciğimin, kardeşim ve ben çocukken gittiğimiz misafir evlerinde yiyip içeceklerimize karşımasının günümüzdeki yansıması olarak, sosyal ortamlarda kişisel bir kararsızlık eğiliminde olmamıza sebep olduğu yönündeydi. bu, sayılı birkaç şey arasındaki kararsızlık da değil; bu herhangi bir kararın net olarak olmayışı. çünkü her zaman, bizden daha iyi düşünecek, bizim adımıza düşünecek birilerinin oluşu; bizim karar verme fiilinden ehliyet almamamış olmamızın ta kendisi.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">iyi değilim. bedenim sürekli diğer insanların emirlerini yerine getirmek üzere besleniyor, enerji depoluyor, temizleniyor, yağlanıyor, ballanıyor. eh, iyilik bunun neresinde? kendi başıma toprağın dibinde, toprağı yürümek istiyorum. bütün toprağı, onun yüzeye en yakın olan yerinden, içinden yürüyerek bitirmek istiyorum. nefes ve ışık değil, toprağın ta kendisi etimin ihtiyacı olan. toprağı bitirmeden üzerine çıkmak istemem. soluk almaya hakkım olamaz yerin dibini görmeden. yerin güzel toprağı gözüme dolmadan, göğe yükselmek de istemem, suya düşmek de. gözüm toprak gözü olmalı. sanki toprak beni temizleyecek.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">hakkımda hiçbir şey bilmiyorum. kendimi özlüyorum, velev ki parkenin üzerinde hayal kurup resimler karalayan ufaklık benim evladımmış gibi. kendime duyduğum aşkla nefret arasında kimseye ihtiyacım yok. çok bağırdım, sesim kısıldı. bir de nefes alırken acıyor. hem de hiçbir şey güzel olmayacak. çünkü hayallerimden uzak.<br />
<br />
</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-3380758498115623292012-07-09T23:33:00.006+03:002012-07-12T17:31:44.239+03:00laf, kavga, insan<div style="text-align: justify;"><b>laf<br />
</b></div><div style="text-align: justify;"><i><br />
"Bugün bozuk paralarımla konuştum. Bir yumurtayı sütle çarptım, ve kırmızı perdelerime yeşil benekler diktim. Kapı gıcırtısından şarkı sözü türettim, hayata kahve kokulu anlamlar aradım, laf söyleyen balkabağıyım; kastım, kastım kastım..."</i></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">taklit yapmaya çalışırken bile özgün oluyorum ya.. neyse, maksadım böbürlenmek değil. bu tarz saçma sapan yazan kızlardan irite oluyorum. eeh, herkesi de ben sevmek zorunda değilim ya. her önüne gelen kızı sevmeyi sevenler sevsin.</div><div style="text-align: justify;">sevişin (<i>anasını satayım</i>)</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><b>kavga</b></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">insanlar kavga ederken karşıtını enlice bir düşünebilse kavga kaliteleri de artacak ki, yaşam kalitesi dediğimiz esas şey kavgaların kalitesidir - düşünün ki en çirkin olduğumuz andaki kalitemiz, duruşumuzdan bahsediyorum -</div><div style="text-align: justify;">kavga anında düşünülemese dahi, iyi bir gözlem, biraz empati bile doğru kavga için yeterli olabilir. mesela, söyleyeceğiniz sözleri ve beraberindeki ses tonunu kaldıramayacak bir kimse ile yapacağınız tartışma, hüsranla sonuçlanabilir. çünkü karşınızdaki insan, ağız tadıyla meselenin çözümüne ulaşılmadan küser ve aramızdan ayrılır.</div><div style="text-align: justify;">oysa kavga dediğin, tekerrürlü veya değil, yaşandığı an içinde sonucunu bulmalı.</div><div style="text-align: justify;">lafı gelmişken, ben kavga etmekten korkarım ve ona bayılırım.</div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;"><b>insan</b></div><div style="text-align: justify;"><br />
</div><div style="text-align: justify;">çok fazla insan var. çok kalabalık. çok çirkinin içinde az çirkinler var. güzeller bir var bir yok. ama eninde sonunda çok fazlalar. bu kadar fazla insan ne benim çantalarıma sığar; ne senin hikayelerinde oynar.</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-28336276067182840742012-06-24T21:19:00.001+03:002012-06-24T21:48:22.450+03:00ruzgarli yolda<p>Saatte yuzyirmi kilometre ile yel degirmenlerini izliyorum<br>
İzliyorum da, ben nasil mutlu ederim seni<br>
Saatte yirmi kilometre ile<br>
Ustelik her seferinde ayriliyorum.</p>
<div style='clear: both; text-align: center; font-size: xx-small;'>Published with Blogger-droid v2.0.6</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-25064348880786279992012-05-30T15:13:00.005+03:002012-07-23T12:39:29.129+03:00bakın!<div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit;">ben de her şeyi görüyorum ama gösteremiyorum.</span></div><div style="text-align: justify;"><span style="font-family: inherit;">oysa dünyamız görünmez.</span><br />
<span style="font-family: inherit;"><br />
</span><br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyoXSQBRcMwmTvS2NRKNwDtGj0UWr667TAFdhM6b54xijGq_1ul8CNhNCQYrqoBrsjsMcjZBPEB9YWoCJXMsaGTpBsdjg1m9jn-u3rAo66dDyXXhj6VDL0jR33HZYNtZbK3UgWq3XHbd0/s1600/woman-with-flower-head.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="245" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyoXSQBRcMwmTvS2NRKNwDtGj0UWr667TAFdhM6b54xijGq_1ul8CNhNCQYrqoBrsjsMcjZBPEB9YWoCJXMsaGTpBsdjg1m9jn-u3rAo66dDyXXhj6VDL0jR33HZYNtZbK3UgWq3XHbd0/s320/woman-with-flower-head.jpg" width="320" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhyoXSQBRcMwmTvS2NRKNwDtGj0UWr667TAFdhM6b54xijGq_1ul8CNhNCQYrqoBrsjsMcjZBPEB9YWoCJXMsaGTpBsdjg1m9jn-u3rAo66dDyXXhj6VDL0jR33HZYNtZbK3UgWq3XHbd0/s1600/woman-with-flower-head.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="color: black; font-size: x-small; text-align: justify;"><span style="color: #444444;">woman with flower head | dali</span></span><span style="color: #444444; text-align: justify;"> </span><span style="color: black; text-align: justify;"> </span> </a></div></div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-2031480620914430792012-05-15T01:07:00.008+03:002012-07-23T12:32:55.101+03:00mart 27bir derdim var da<br />
nasıl yazayım<br />
ayıp olmaz mı<br />
biraz bahar, biraz uzak, bir az ani.ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2788751960432051837.post-84846597337179937652012-04-29T12:59:00.001+03:002012-05-30T19:53:39.949+03:00boğum<div style="text-align: justify;">biri büyük; biri daha küçüğü</div><div style="text-align: justify;">ya da biri küçük; biri az büyüğü</div><div style="text-align: justify;">kuduz köpek köpüğü</div><div style="text-align: justify;">kulağa gitmeyen öz çığlığı ile,</div><div style="text-align: justify;">boğulurken çırpınan biri.</div><div style="text-align: justify;">biri, bir küçüğünü boğan.</div><div style="text-align: justify;">kendi kendini doğuran kadın</div><div style="text-align: justify;">kendinden doğmaktan korkan bir daha küçüğü</div><div style="text-align: justify;">korkarsan mı büyürsün?</div><div style="text-align: justify;">korkarsam bir şarkı çal..</div><div style="text-align: justify;">korkarsak ne değişir?</div><div style="text-align: justify;">üç beş tane kadın topu topu..</div><div style="text-align: justify;">boğulurken çırpınan biri;</div><div style="text-align: justify;">kendi kendini doğurur bir büyüğü.</div>ezgihttp://www.blogger.com/profile/07242843177155632116noreply@blogger.com0